Yeni sa
Sözlü edebiyatın uzantısı olan halk edebiyatı halkın yarattığı sözlü eserlerden oluşur. Halk kültürünün bir göstergesidir.
Halk Edebiyatı; edebî zevk, düşünce ve anlatım gücüne ulaşmış âşık ve tekke tarzı sahibi belli eserlerle, malzemesi dile dayalı destan, efsane, halk şiiri, mani, ağıt, türkü, bilmece, masal, halk hikâyesi, fıkra, atasözü, deyimler, tekerlemeler gibi sözlü gelenekte yaşayıp kuşaktan kuşağa aktarılan anonim ürünlerden oluşur.
--------------------------------------------------------------------------------
HALK EDEBİYATININ GENEL ÖZELLİKLERİ
İslamiyet'ten önceki Türk edebiyatının, İslam medeniyeti içindeki şeklidir.
Türk Halk edebiyatı ürünleri yazılı değildir. Sözlü ve müzik eşliğinde oluşurlar.
Sözlü olan bu edebiyat –hatırlaması da kolay olduğundan- şiir ağırlıklıdır.
Şiirlerin başlıkları yoktur, şiirler şekil isimleriyle anılırlar.
Söylendikleri, yaşatıldıkları devir ve çevrenin yaygın Türkçesi kullanılmıştır.
Nazım birimi dörtlüktür.
Nazım ölçüsü hece ölçüsüdür. Daha çok hecenin yedili, sekizli, on birli kalıpları tercih edilmiştir.
Şiirlerde yarım uyak hakimdir.
Halk edebiyatında konular gerçek yaşamdan alınmadır.Benzetmeler somut kavramlardan yararlanılarak yapılır.
18. yüzyıldan itibaren halk şairleri, divan şairlerinden etkilenerek aruzun belirli kalıplarıyla şiirler yazmayı denemişlerdir. Hatta divan şiirinin mazmunlarını da kullanmışlardır.
Türk Halk edebiyatı üç ana kola ayrılır.
a- Anonim Halk edebiyatı
b-Aşık Tarzı Halk edebiyatı
c-Dini-Tasavvufi Halk edebiyatı (Tekke edebiyatı)
--------------------------------------------------------------------------------
ANONİM HALK EDEBİYATI:
Söyleyeni belli olmayan, ağızdan ağza, kulaktan kulağa yayılan, halkın ortak malı olan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır.
Özellikleri şunlardır:
1- Halkın ortak malı olan ürünlerden oluşur.
2 - Dili sade, akıcı bir halk Türkçesidir.
3- Şiirlerde hece ölçüsünün 7’li, 8’li, 11’li kalıpları ağırlıklı olarak kullanılır.
4- Somut ve gerçeklerle iç içe bir edebiyattır.
5- Şiirlerinin nazım birimi dörtlüktür.
6- En çok yarım kafiye kullanılmıştır.. Bazı manilerde cinaslı kafiye görülür.
7- Mecazlara ve edebi sanatlara fazla yer verilmez.
8- Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ayrılık acısı, özlem, yiğitlik, toplumsal aksaklıklar gibi konular işlenir.
9- Sözlü geleneğe dayanır.
10-Anonim halk edebiyatı ürünleridir; mani, ninni, türkü, destan, tekerleme, bilmece, masal v.b.
ANONİM HALK ŞİİRİ NAZIM ŞEKİLLERİ
MANİ: Halk şiirinin küçük nazım şeklidir. Yedi hecelidir ve dört dizeden oluşur. Uyak düzeni aaxa şeklindedir. [Birinci ve üçüncü dizeleri serbest, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olan maniler de vardır (xaxa).]
Manilerin başlıca konusu aşk olmakla birlikte bunun dışında türlü konularda da yazılabilir. Manilerin ilk iki dizesi uyağı doldurmak ya da temel düşünceye bir giriş yapmak için söylenir. Temel duygu ve düşünce son dizede ortaya çıkar.
pek yorgan düreyim
Aç koynuna gireyim
Açıldıkça ört beni
Var olduğun bileyim
Mani çeşitleri:
Düz Mani: Yedişer heceli dört dizeden oluşur. Kafiyeleri çokluk cinassızdır.
Kesik mani: Birinci dizesi 7 heceden az, anlamlı ya da anlamsız bir sözcük grubu olan maniler. Bu kesik dize sadece kafiyeyi hazırlar.
Cinaslı mani: Kesik manilerde eğer kafiye cinaslı ise bunlara cinaslı mani denir.
Yedekli (artık) mani: Düz maninin sonuna aynı kafiyede iki dize daha eklenerek söylenen maniler. Cinaslı kafiye kullanılmaz, birinci dizeleri anlamlıdır.
Deyiş: İki kişinin karşılıklı söylediği manilerdir. Soru yanıt şeklinde düzenlenir. Bir başka kişinin ağzındanmış gibi aktarıldığı şekilleri de vardır.
TÜRKÜ: Anonim halk şiiri nazım biçimidir. Çoğunluğunun söyleyeni bilinmemekle birlikte söyleyeni belli türküler de vardır. Halk edebiyatının en zengin alanıdır denilebilir. Anadolu halkı bütün acılarını ve sevinçlerini türkülerle dile getirmiştir.
Türkü iki bölümden oluşur. Birinci bölüm asıl sözlerin bulunduğu bölümdür ki buna “bent” adı verilir.
İkinci bölüm ise bentlerin sonunda yinelenen nakarattır. Bu bölüme “bağlama” ya da “kavuştak” denir.
Türküler, genellikle yedili, sekizli, on birli hece kalıplarıyla yazılmıştır. Konuları çok değişik olabilir. Ninnileri de bu gruba dahil edebiliriz.
Söğüdün yaprağı narindir narin
İçerim yanıyor dışarım serin ( bent )
Zeynep’i bu hafta ettiler gelin
Zeynebim Zeynebim anlı Zeynebim
Üç köyün içinde şanlı Zeynebim ( nakarat )
--------------------------------------------------------------------------------
AŞIK TARZI HALK EDEBİYATI
Özellikleri:
1) Aşık veya ozan denilen kişilerin, saz eşliğinde söyledikleri şiirlerden oluşur.
2) Genelde sözlü olmasına rağmen şairler, şiirlerini “cönk” dedikleri defterlerde toplamışlardır.
3) Şairler, sazlarını omuzlarına alarak köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşmışlardır.
4) Şairler, halkın içinden çıktığından halk dilini kullanmışlardır. Bu sade dil 18. ve 19. yüzyıllarda bazı şairler tarafından Divan Edebiyatı’nın etkisinde kalmasıyla eski arılığını kaybetmiştir.
6) Nazım birimi dörtlüktür.
7) Koşma, semai, destan, varsağı gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
8) Hece ölçüsünün 7’li, 8’li ve 11’li kalıplarına ağırlık verilmiştir.
9) Aşk, tabiat, gurbet, ayrılık, ölüm, özlem, kıskançlık, yiğitlik, toplumun sorunları, insan davranışları, bunlarla ilgili eleştiriler konu olarak işlenmiştir.
10) Şiirlerin son dörtlüğünde şairin adı veya mahlası geçer.
11) Göz kafiyesi anlayışı yerine, kulak kafiyesine ağırlık verilmiştir. Yani kafiye için aynı sesin kullanılmasına gerek yoktur. Buna göre p/b , ç/ş, t/d, l/ n gibi seslerle de kafiye yapılmıştır.
12) Genellikle yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır.
13) Benzetme (teşbih) ve kişileştirme (teşhis) dışında edebi sanatlara fazla yer verilmemiştir.
14) Şiirler genellikle hazırlık olmaksızın irticalen yani içe doğduğu gibi söylenir.
15) Divan Edebiyatı’nda görülün kalışlaşmış benzetmeler (mazmun) Halk Edebiyatı’nda da vardır. Buna göre sevgili anlatılırken yeşil başlı ördek, inci diş, elma yanak, badem göz, kiraz dudak, keman kaş, sırma saç, selvi boy gibi benzetmeler kullanılmıştır.
17) Divan Edebiyatı daha çok düşünceye önem verdiği için soyut bir edebiyattır. Halk Edebiyatı’nda ise şair gördüğünü, yaşadığını anlatır. Bu nedenle Aşık Edebiyatı, somut bir edebiyattır. Ayrıca Divan Edebiyatı’nda sevgilinin tipi çizilir, adı söylenmez. Halk Edebiyatı’nda ise sevgilinin adı (Elif, Ayşe...) vardır.
18) Şiirler, işlenen konulara göre “koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt” gibi adlar alır.
19) Aşık Edebiyatı hayali olaylardan çok, gerçekçiliğin ön plana çıktığı bir edebiyattır.
20) Aşık Edebiyatı’nın yüzyıllara göre en önemli temsilcileri şunlardır:
16. yüzyıl: Köroğlu, Kul Mehmet, Aşık Garip, Aşık Kerem
17.yüzyıl: Karacaoğlan, Kayıkçı Kul Mustafa, Aşık Ömer, Kuloğlu, Ercişli Emrah
18.yüzyıl: Gevheri
19.yüzyıl: Dertli, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni, Seyrani, Ruhsati
20.yüzyıl: Âşık Veysel, Âşık Ali İzzet, Âşık Murat Çobanoğlu, Âşık Reyhanî, Âşık Şeref Taşlıova.
NOT: 19. yüzyıl halk şairlerinden Dadaloğlu, Divan şiirinden etkilenmemiş, böylece aynı yüzyıldaki Halk şairlerinden ayrı yol izlemiştir.
AŞIK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ:
KOŞMA: Halk edebiyatında en çok kullanılan biçimdir. Genellikle hece ölçüsünün on birli (6+5 ya da 4+4+3) kalıbıyla yazılır. Dörtlük sayısı üç ile beş arasında değişir. Genellikle baba – ccca – ddda... şeklinde uyaklanır.Şair koşmanın son dörtlüğünde adını ya da mahlasını söyler. (Halk edebiyatında bu geleneğin adı tapşırmadır.)
Eğer benim ile gitmek dilersen
Eğlen güzel yaz olsun da gidelim
Bizim iller kıraçlıdır aşılmaz
Yollar çamu kurusun da gidelim
...... ...... .....
Karac’oğlan der ki buna ne fayda
Hiç rağbet kalmadı yoksula bayda
Bu ayda olmazsa gelecek ayda
Onbir ayın birisinde gidelim
DESTAN: Dört dizeli bentlerden oluşan, oldukça uzun bir nazım biçimidir. Genellikle hece ölçüsünün on birli kalıbıyla yazılır. Uyak düzeni koşmaya benzer (baba – ccca – ddda…).Destanın son dörtlüğünde şair mahlasını söyler.Konuları bakımından destanları; savaş, yangın, deprem, salgın hastalık, ünlü kişilerin yaşamları, mizahi....gibi gruplandırabiliriz.
Esnaf Destanı
…
Nalbant oldum kırdım nalın çoğunu
Bir katır nalladım dinle oyunu
Meğer acemiymiş bilmem huyunu
Çenemi teptirdim nalın sökerken
Manav oldum elma armut tez çürür
Cambaz oldum ip üstünde kim yürür
Kasap oldum her gün gözüm kan görür
Yüreğim bayıldı kana bakaraken
Ben bu sanatları bir bir dolaştım
Tekrar gelip şairliğe bulaştım
Kamili mürşidin eline düştüm
Tekke-i aşk içre çile çekerken.
SEMAİ: Hece ölçüsünün sekizli kalıbıyla yazılır (4+4 duraklı ya da duraksız). Dörtlük sayısı üç ile beş arasında değişir. Uyak düzeni koşma gibidir (baba – ccca – ddda…). Semailerin kendine özgü bir ezgisi vardır ve koşmadan bu şekilde ayrılır. Semailerde daha çok sevgi, doğa, güzellik gibi konular işlenir.
İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif diye
Dedil gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif diye
Karac’oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklemiş düğmelerin
Çözer Elif Elif diye.
VARSAĞI: Güney Anadolu bölgesinde yaşayan Varsak Türklerinin özel bir ezgiyle söyledikleri türkülerden gelişmiş bir biçimdir. Dörtlük sayısı ve uyak düzeni “Semai” gibidir. Varsağılar yiğitçe, mertçe bir üslupla söylenir. Bu da dörtlüklerin içindeki “bre” “hey” “behey” gibi ünlemlerle sağlanır. (Semailerden bu şekilde ayrılırlar.) Halk edebiyatında en çok varsağı söylemiş şair Karacaoğlan’dır.
Bre ağalar bre beyler
Ölmeden bir dem sürelim
Gözümüze kara toprak
Dolmadan bir dem sürelim
Karacoğlan
AŞIK EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ
Aşık edebiyatı nazım türleri genellikle koşma ve semai biçimiyle yazılır. Bu türler koşma ve semailerden konuları bakımından ayrılır.
GÜZELLEME: Doğa güzelliklerini anlatmak ya da kadın, at gibi sevilen varlıkları övmek için yazılan şiirlerdir.
Dinleyin ağalar medhin eyleyim
Elma yanaklımın kara kaşlımın
O gül yüzlerine kurban olayım
Dal gerdanlımın da sırma saçlımın
Noksani
TAŞLAMA: Bir kimseyi yermek ya da toplumun bozuk yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirlerdir.
Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda insan beğenmez
Medres kaçkını softa bozgunu
Selam vermek için kesan beğenmez
Kazak Abdal
KOÇAKLAMA: Coşkun ve yiğitçe bir üslupla savaş ve dövüşleri anlatan şiirlerdir.
Köroğluyum medhim merde yeğine
Koç yiğit değişmez cengi düğüne
Sere serpe gider düşman önüne
Ölümü karşılar meydan içinde
AĞIT: Bir kimsenin ölümü üzerine duyulan acıları anlatmak amacıyla söylenen şiirlerdir (Anonim halk şiiri ürünü olan ağıtlar da vardır).
Civan da canına böyle kıyar mı
Hasta başın taş yastığa koyar mı
Ergen kıza beyaz bezler uyar mı
Al giy allı balam şalların hani
Hıfzi
HALK ÖYKÜLERİ
Halk öyküleri, destanların zamanla biçim ve öz değişimine uğramaları sonunda ortaya çıkmış sözlü eserlerdir. Anonimdir. Başlıca türleri şunlardır:
1. DESTAN ÖYKÜLER
Destanlardaki olağanüstülük gibi bazı özellikleri koruyan halk öyküleridir XIII.-XIV. yüzyılda Doğu Anadolu’da ortaya çıkan Dede Korkut Öyküleri ile Köroğlu Öyküsü, bu türün tanınmış örnekleridir.
2. AŞK ÖYKÜLERİ
İki sevgilinin aşkını, bunların kavuşmasını önleyen engellerle mücadelesini anlatan öyküler olup en tanınmışları Kerem ile Aslı, Emrah ile Selvi, Asuman ile Zeycan, Aşık Garip.v.b.’dir.
3.DİNİ ÖYKÜLER
İslamiyet’in yayılmasına katkıları olan kişilerin hayatlarını ve mücadelelerini temel alan öykülerdir. Hz. Ali’nin savaşlarını anlatan Kan Kalesi Cengi, Hayber Kalesi Cengi; Anadolu’da İslamiyet’in yayılması için mücadele eden komutanların savaşlarını anlatan Battal Gazi Öyküsü, Dnişment Gazi Öyküsü gibi sözlü, anonim eserler, bu türün örnekleri arasında yer alır.
--------------------------------------------------------------------------------
DİNİ-TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI (TEKKE EDEBİYATI)
Din ve tasavvufla ilgili kavramı duygu, düşünce, ilke ve kuralları halka yaymak amacıyla bir tarikata bağlı şairlerce yazılan şiirlerdir.
Özellikleri şunlardır:
1) Kurucusu 12. yüzyılda Doğu Türkistan’da yetişen Hoca Ahmet Yesevi’dir.
2) Tekke Edb., Anadolu’da 13. y.y.’dan itibaren gelişmiştir.
3) Bu edebiyat şairleri tarikat merkezi olan tekkelerde yetişmiştir.
4) Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
5) Hem aruz hem hece vezni kullanılmıştır.
6) Şiirlerin çoğu ezgilidir.
7) Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi konular işlenmiştir.
8) İlahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye, deme gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
9) Dili Aşık Edebiyatı’na göre ağır, Divan Edb.’na göre sadedir.
10) Aşık, maşuk, şarap, saki gibi mazmunlara yer verilmiştir.
11) Yüzyıllara göre bu edebiyatın en önemli temsilcileri şunlardır:
12.yy.: Hoca Ahmet Yesevi
13.yy.:Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli
14.yy.:Kaygusuz Abdal
15.yy.: Hacı Bayram-ı Veli, Eşrefoğlu Rumi
16.yy.: Pir Sultan Abdal
17.yy.: Niyaz-ı Mısrî, Sinân-ı Ümmî, Hüdâi
18.yy.: Sezai
19.yy.: Kuddusi, Turâbi
DİNİ-TASAVVUFİ HALK EDEBİYATI (TEKKE EDEBİYATI) NAZIM ŞEKİLLERİ
İLAHİ: Din ve tasavvuf konularının işlendiği şiirlere “ilahi” denir. Tanrıyı övmek, ona yalvarmak için yazılan şiirlerdir. Özel bir ezgiyle okunur. Koşma gibi uyaklanan ilahilerde 4+4 duraklı 8’li ölçü kullanılır.
Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver sen anı
Bana seni gerek seni
Yunus Emre
NEFES: Bektaşi şairlerinin yazdıkları tasavvufi şiirlere denir. Nefeslerde genellikle Hz. Muhammet ve Hz. Ali için de övgüler bulunur.
Pir Sultan Abdal şahımız
Hakk’a ulaşır yolumuz
On iki imam katarımız
Uyamazsın demedim mi
Aleviler, bu türde yazılmış olan şiirlere “DEME” adını verirler.
İlahi, nefes ve demeler, bestelenerek söylenir.
ŞATHİYE: İnançlardan alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. Görünüşte saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği anlaşılır. Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır.
Yücelerden yüce gördüm
Erbabsın sen koca Tanrı
Alem okur kelam ile
Sen okursun hece Tanrı
Asi kullar yaratmışsın
Varsın şöyle dursun deyü
Anları koymuş orada
Sen çıkmışsın uca Tanrı
Kaygusuz Abdal yaradan
Gel içegör şu cür’adan
Kaldır perdeyi aradan
Gezelim bilece Tanrı
NOT: Manzum olmayan Anonim Halk Edebiyatı ürünleri de vardır. Bunları masallar, halk öyküleri (Kerem ile Aslı, Arzu ile Kamber, Battal Gazi, Hz. Ali Cenkleri...) bilmeceler, atasözleri, deyimler, Karagöz ve ortaoyunları şeklinde sıralayabiliriz.
--------------------------------------------------------------------------------
HALK EDEBİYATININ ÖNEMLİ ŞAİRLERİ
YUNUS EMRE: (13.yy) Tasavvuf düşüncesini benimseyen şair Tanrı aşkını ve insan sevgisini dile getirmiştir.
Tekke edebiaytının en lirik şairidir. Halkın konuştuğu Türkçeyi bir edebiyat dili haline getirmiştir. Yalın ve içten bir söyleyişi vardır. Zaman zaman aruz ölçüsüyle ve divan edebiyatı anlayışıyla da şiirler yazmıştır.
Tüm insanların eşit ve kardeş olduğuna inanmış; dil, din, ırk ayrımı yapılmasına karşı çıkmıştır. Türkçe divan sahibi ilk şairdir. Ayrıca Risaletü’n-Nushiyye adlı öğretici bir mesnevisi vardır.
HACI BAYRAM VELİ : XIV.yüzyıl ikinci yarısıyla XV. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış bir tasavvuf şairidir. Bayramiyye tarikatını kurmuştur. Yunus Emre etkisinde sade bir dil ve lirik bir anlatımla dile getirdiği şiirlerinden yalnızca birkaç tanesi bilinmektedir.
KAYGUSUZ ABDAL: (16.yy) Softa görüşle alay eden özgür düşünceli bir Bektaşi şairidir. Hem heceyle hem de aruzla yazılmış şiirleri vardır.
PİR SULTAN ABDAL: (16.yy) Alevi-Bektaşi şiir geleneğinin en ünlü şairidir. Dinsel inançların etkili olduğu bir ayaklanmanın önderliğini yapmış, asılarak öldürülmüştür. Şiirini bir araç olarak kullanmasına rağmen kuru bir öğreticiliğe düşmemiş, şiirini duygu yönünden de beslemiştir.
KÖROĞLU: (16.yy) Çoğunlukla koçaklama türünde örnekler vermiş coşkulu şiirler söylemiştir. Bolu Beyi’yle olan mücadelesi efsaneleşen şair, halkın gönlünde yerini almıştır.
KARACAOĞLAN: (17.yy) Din dışı konularda yazmış, yaşama sevinci, insan ve doğa sevgisini dile getirmiştir. Aşık edebiyatının duygu yönünden en zengin ve güçlü şairidir. Hayatı hakkında kesin bilgilere sahip olmadığımız Karacaoğlan’ın XVI ya da XVII . yüzyılda Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayıp dolaştığı sanılmaktadır. Şair Toroslarda, Türkmen boyları arasında yetişmiş; göçebe bir şair olarak Anadolu içinde ve dışında gezmiştir. Geleneksel şiirin dil, anlatım, ölçü anlayışından ayrılmadan aşk, doğa, ölüm, ayrılık gibi temaları işlemiştir; özellikle koşma ve semai biçimlerinde büyük başarı kazanmıştır.
GEVHERİ: (17.yy) Aruz ölçüsünü de sıkça kullanan Kırımlı bir halk ozanıdır.
DERTLİ: (19.yy) Toplumsal yergi içerikli, softalığı, yobazlığı eleştiren şiirleriyle tanınan Bolulu bir halk ozanıdır.
DADALOĞLU: (19.yy) Çukurova yöresinde yetişen halk şairlerindendir. Türkmen boylarının yerleşik hayata geçirilmesi için 1865’te yöreye yollanan Fırka-i İslahiye adlı Osmanlı ordusuyla Türkmenler arasındaki çatışmalara katılmış, bu olayları yiğitçe bir eda ile koçaklamalarına yansıtmıştır. Ayrıca aşk ve doğadan söz eden şiirleri de başarılıdır. Şiirlerini temiz bir halk diliyle ve hece ölçüsü ile yazmıştır.
AŞIK VEYSEL: XX. yüzyıl halk şairidir. Şarkışla’da doğup büyümüş, Cumhuriyetin onuncu yılında Ankara’ya gelerek şiirlerini okumuş, bundan sonra ünü yayılmaya başlamıştır. Çocukluğunda geçirdiği çiçek hastalığıyla gözünü kaybeden şair; genellikle gezgin bir hayat sürmüş; kent kent dolaşarak aşktan, doğadan, kardeşlikten, birlikten, barış içinde yaşamaktan ve insanı insan yapan erdemlerden bahseden şiirlerini saz eşliğinde söylemiş; bu içeriğin halka yakın düşmesi, ona kitlesel bir sevginin doğmasına yol açmıştır.
--------------------------------------------------------------------------------
HALK ŞİİRİNİN TÜRLERİ
Divan şiirinde nazım biçimleri, şekilleri belirlidir. Bu kurallar hiç değişmez. Halk şiirimizde ise nazım biçiminden çok türler vardır. Halk şiirinin türlerini oluşturan koşma, semai, dudak değmez, destan ve türküler için nazım şekilleri açısından uygulanacak bir kural yoktur. Yani yukarıda saydığımız türleri birbirinden ayıracak belli kurallara oturtulmuş nazım biçimleri yoktur. Pertev Naili Boratav'a göre halk şiirimizdeki tür'leri biçimleriyle değil; ezgileri ve okunuşlarıyla birbirinden ayırabiliriz. Fuat Köprülü de, halk şiirindeki türlerin arasındaki fark, kısmen şekillerinden ve daha ziyade bestelerinden ortaya çıkar, demektedir. İsmail Habip Sevük de, halk şiiri türlerinin yalnız şekilleriyle değil, nağmeleri ve makamlarıyla ayrılır derken aynı gerçeğe parmak basar.
Hikmet İlaydın'ın Türk Edebiyatı 'nda Nazım adlı eserinde vurguladığı gibi, halk şiirinde tip olarak gerçekte iki tür vardır: Mani ve Koşma. Öteki türler yani Türkü, Semai, Destan, Varsağı, İlahi ve Nefes ise bu iki tipin türevleridir.
MANİ:
Mani'ler tek dörtlükten oluşan ve kafiye düzeni değişik halk şiiri türleri ne uymayan, bir bütünlük arzeden, içerdiği manayı veya verdiği mesajı bu dörtlük içinde tamamlıyan, genellikle yedi heceli bir halk şiiri türüdür. Anonim halk şiiri içinde önemli bir yer bulmuştur.
Türk Halk Edebiyatı konusunda araştırma yapmış ve bu alanda eserler vermiş yazarlardan Fuat Köprülü, Ata Terzibaşı, Veled Çelebi mani kelimesinin ''mana'' kelimesiyle eş anlamlı olduğunu söylemektedir. Demek oluyor ki (Mani) kelimesi (Mana) kelimesinde ortaya çıkmıştır. Niyazi Esat ise kimi şiir türlerinin çeşitli Türk boy ve kabile adlarından esinlendiğini öne sürerek mani kelimesinin de (Türkmani) yani Türkmen kelimesinden ortaya çıktığı görüşündedir.
Mani'lerin çoğunlukla dört mısradan oluştuğunu söylemiştik. Bu tür manilerde birinci, ikinci ve dördüncü mısralar birbirleriyle kafiyeli, üçüncü mısra ise serbesttir. Maniler genellikle dört mısradan kurulu İse de bazan 5,6,7,8,10,14 mısralı manilerle de karşılaşmaktayız. Fahrettin Kırzıoğlu'nun bildirdiğine göre oyunlar sırasında karşılıklı söylenen sorulu-cevaplı manilere Kars çevrelerinde Akışta adı verilmektedir.
Mani'leri konularına göre Pertev Naili Boratav on hölümde toplar: 1-Niyet manileri 2-Atışma manileri 3-Tarlada ve İşte çalışırken gelip geçenlere söylenen maniler 4-Bekçi ve davulcu manileri 5-Satıcıların söyledikleri maniler 6-Semai kahvelerinde söylenen cinaslı maniler 7-Aşık-Hikayecilerin söyledikleri maniler 8-Mektup manileri 9-Düğünlerde söylenen maniler 10-Mani kıtalarından oluşmuş, mani özelliğini yitirmemiş ''basit makamlı'' veya konuşma üslubundaki maniler.
Manilerin bazıları da türkülerin içinde, destan ve ağıtların sonlarında da yerleştirilmiştir. Ancak mani söyleme geleneğinin aşıklarca pek benimsenmediği ve onlarca uygulandığı pek söylenemez. Maniler çoğunlukla kadınlarca yaratılmış ve kadınlar tarafından söylenegelmiştir.
KOŞMA:
Halk edebiyatı yazarları, Halk edebiyatı nazım biçimleri içinde en çok işlenen ve en çok sevilen türün koşma olduğunu belirtirler. Aşık edebiyatında aşkı, acıları, üzüntüleri, özlemi, gurbetİ, doğayla ilgili duygulanmaları anlatmak için hep koşma türünden yararlanılmıştır. Hikmet Dizdaroğlu ''Koşma söz koşmak mastarının türevidir'' der.
Koşmalar hece vezniyle (6+ 5) ve hece vezninin (4+4+ 3) duraklı kalıbıyla yazılır. Dörtlükler ise 3 ve 5 arasında değişir. Son dörtlükte aşık kendi mahlasını mısralardan birine yerleştirir. Buna Tapşırmak denir. Onbir heceli olmak koşmanın en büyük özelliğidir. Duraklı kalıbıyla Türk dilinin güzelliğini şiire uygulayan saz şairleri, bu doku içinde duygularım daha bir kolay, daha bir güzel aktarabilmektedirler. Koşmalara uygulanan bestelerin de görkemi, etkinliği onbir heceli şiirler olması nedeniyle daha belirginleşir ve büyüleyici ve çekici olur. İşte halk arasında ve saz şairlerince kullanılan ''ezgi'' kelimesi de bu uyumun özüdür.
Koşmaların ezgiyle söyleııme8i için de iki mısra arasına terennümler yerleştirilir.
Hikmet Dizdaroğlu koşmaları ezgilerine ve yapılarına göre iki bölüme ayırır. Özel ezgiyle okunan koşmalar şunlardır: Acem Koşması, Kerem, Kesik Kerem, Gevheri, Ankara Koşması, Elpük Koşması, Yelpük Koşması, Bayındır Koşması, Sivrihisar Koşması, Sümmani, Cem Koşması, Bülbül Koşması, ve Topal Koşma. Yapılarına göre koşma çeşitleri ise şunlardır: Düz Koşma, Yedekli Koşma, Musammat Koşma, Ayaklı Koşma, Zincirbend Ayaklı Koşma, Zincirleme, Koşma-Şarkı.
Koşma ezgiyle söylendiği için onun söyleniş şekli koşmayı varsağı ve türkülerden ayırır. Yoksa bu saydığımız türler yapı olarak birbirlerine çok yakın olup bunları birbirinden ayıran tek özellik besteleridir.
VARSAĞI:
Güney Anadolu'da Maraş'tan Mersin'e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklular zamanında Anadolu'ya yerleşmişlerdi. İşte varsağı, Varsak Türkülerinin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir. Fuat Köprülü 'nün bildirdiğine göre varsağılarda yiğitçe seslenişler de vardır. Bunu sağlamak için de ''behey'', ''bre'', ''hey'' gibi ünlemler kullanılır. Hece vezninin sekizli kalıbıyla yazılır. Ancak on birli olanlarına da rastlamaktayız.
Halk edebiyatımızda en çok varsağı söyleyen aşık, Karacaoğlan'dır.
DESTAN:
Türk Halk Edebiyatında destanlar uzun bir örgü içinde bir olayı hikaye
etme, anlatma sanatıdır. Destan kelimesi Far8çadır. En uzun nazım biçimi olan destan hece vezninin genellikle onbirli kalıbıyla yazılır. Bazı destanlarda dörtlük sayısının yüzü geçtiği görülmüştür. Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiiri Bilgisi adlı eserinde destanları konularına göre şöyle tasnif etmiştir: Savaş Destanları, Deprem, Yangın, Salgılı Hastalık gibi Olaylarla ilgili Destanlar, Eşkiya ve Ünlü Kişilerin Serüvenlerini Anlatan Destanlar, Toplumsal Taşlama ya da Eleştiri Niteliğindeki Destanlar, Atasözleri Destanları, Hayvan Destanları, Yaş Destanları (insanın doğumundan ölümüne kadar geçirdiği hayat dönemlerini anlatan destanlar). Hikmet Dizdaroğlu ise bu tasnife Güldürücü Destanlar ve Davulcu Destanlarını da eklemektedir. Bu sıralamaya biz de Yemek Destanlarını ilave ediyoruz. Halk Şairlerinden Yemek Destanları adlı bir Güldeste'yi yeni yayınladık.
Destanlarda ele alınan olay hikayeleştirilir. Öğretici ve gösterici olmaya çalışılır. Duygusal öğeler şiirde bulunmaz, ancak bu ögeler destanı dinleyenin yüreğinde doğar. Destanlar özel bir ezgiyle okunur, ''taganni'' ve ''terennüm'' esastır.
Koşma biçimli destanların yanı sıra mani biçimli destanlar da vardır. Mani tipi destanların en eski yazarı Bahşi adlı bir saz şairidir.
SEMAi:
Semailer halk şiiri içinde aruz vezniyle de yazılmıştır. Hece vezniyle yazılan semailer koşma tarzındadır. Saz şairleri aruzu da heceyi de denemişlerdir. Semaileri koşmadan ayıran özelliği hecenin sekizli kalıbıyla yazılmış olmasıdır. Dörtlük sayısı ise 3-5'tir. Konu olarak doğa, sevgi ve güzellik işlenir. Semailerin de ezgili olanları vardır. En güzel semai yazanlar arasında Karacaoğlan, Dadaloğlu ve Erzurumlu Emrah'ı sayabiliriz.
TÜRKÜ:
Kendine özgü ve değişik ezgilerle söylenen türkü zamanla anonimleşen bir nazım biçimidir. Türküler ana dörtlüklerle, onu izleyen nakaratlardan oluşur. Türkülerdeki dörtlüklere Bent adı verilir. Nakaratlar, halk dilinde bağlama ve kavuştak olarak adlandırılır. Türküler yukarıda saydığımız nazım biçimlerinin aksine hece vezninin her kalıbıyla söylenir. Yani hece sayısı itibariyle bir sınırlama olmaz. Mahmut Ragıp Gazimihal, ezgilere göre usulsüz ve usullü türküler olarak iki ayırım yapar. Usulsüz olanlar; divan, bozlak, koşma, hoyrat ve Çukurova'yı içine alan uzun havalardır. Usullü olan türküler grubunda ise genellikle oyun havaları yer alır ki bunlara Konya'da oturak havası, Urfa'da kırık hava adı verilmektedir.
Türklerde işlenen konulara göre de sınıflama yapan yazarlarımız vardır. Bu sınıflama şöyledir: Ninniler, Çocuk Türküleri, Doğa Türküleri, Aşk Türküleri, Kahramanlık ve Askerlik Türküleri, Tören Türküleri, İş Türküleri, Karşılıklı Türküler, Ölüm Türküleri, Oyun Türküleri, Tabiat ve Hayvan Türküleri, Zeybek ve Derebeyi Türküleri, Cinayetler ve Acıklı Olaylarla ilgili Türküler, Güldürücü Türküler, Yemek ve yiyecekle ilgili Türküler.
Yapılarına göre türküleri sınıflandıran yazarlar da türkülerin bent kavuştaklarını göz önünde bulundurmuşlardır. Bu tür sınıflama şöyledir: Bentleri mani dörtlükleriyle kurulan türküler, Bentleri dörtlüklerle kurulan türküler, Bentleri üçlüklerle kurulan türküler, Bentleri beyitlerle kurulan türküler.
DUDAK DEĞMEZ (Leb Değmez):
Halk edebiyatımızda saz şairleri arasında atışmalar, taşlamalar gibi karşılaşmaların yapıldığını belirtmiştik. Bu karşılaşmalardan birisi de dudak değmez'dir. Bu türde aşıklar söyleyecekleri dörtlüklerde dudak seslerinden (b,f,m,p,v) harflerini kullanamazlar. Dudak-değmez saz şairleri arasında karşılaşmalı yapıldığı gibi verilecek bir ayağa göre tek bir saz şairi de kendi başına Dudak-değmez dalında hünerini gösterebilir. Bunun için de iki dudak arasına bir iğne konur. Yanılma halinde iğne dudağa batarak kan çıkmasına yol açacağında, hakemlik yapanlara karşı bir itiraza mahal kalmaz.
GÜZELLEME:
Halk edebiyatımızda saz şairleri güzelleme de, söylerler. Genellikle geçimlerini sağlamak için köy köy gezen ve her yerde saygı gören ve konuk edilen saz şairleri, gördükleri ilgi ve ikram karşısında gerek ev veya kahvehane sahibine ve kendisini dinleyen topluluğa o anda birer dörtlük söyleyerek hoşamedide bulunurlar. Aynı kural saz şairlerinin davet edildikleri sünnet törenleri ile düğünlerde de uygulanır. Ayrıca doğa güzelliklerini dile getirmek, kadın, at, silah ve benzeri şeyler için de güzellemelerin yazıldığı görülmüştür. Konya Aşıklar Bayramı'nda her yıl sazlı güzellemeler, ayrıca sazsız, sözlü güzelle meler söylenmektedir.
KOÇAKLAMA:
Savaş ve dövüşleri anlatan, mertlik ve yiğitlik duygularını işleyen şiirlerdir. Koçaklama dalında en güzel şiirleri Köroğlu yazmıştır.
ARUZLU TÜRKÜLER:
Halk şairleri, şiirle olan ünsiyetleri nedeniyle dinledikleri veya okudukları divan şiirinden etkilenmişlerdir. Saz şairleri arasında da daha üstün olmak veya divan şairlerince hor görülmek gibi etkenlerin bu eğilimde rol oynadığı inancındayız. Aruz kalıpları hu şiirlerde ustaca kullanılmaz. Saz şairleri aruzla yazdıkları şiirlerde çoğu zaman yanlışlıklar yapmışlardır.
Halk şiirimizin yarattığı aruzlu türlerin adları şöyledir: Divan, Selis, Semai, Kalenderi, Satranç ve Vezn-i aher.
DİVAN :
Aruzun (fi'ilitün, fi'ilatün, fi'ilatün, fiilün) kalıbından olan şiirlere Divan adı verilir. Divan'lar gazel, murabba, muhammes, müseddes biçimlerinde yürür. Vu divanlar özel bir ezgi ile okunur.
SEMAİ:
Aruzun (mefi'ilün, mefi'ilün, mefi'ilün, mefi'ilün) kalıbındaki şiirlere Semai adı verilir. Kafiye düzeni Divan'da olduğu gibidir. Semai'nin de ayrı bir ezgi ile okunması gerekir. Semailer üç bölüm oluşturur: 1-Gazel, murabba, muhammes ve müseddes biçiminde olanlar 2-Musammat semailer 3-Ayaklı (yedekli) semailer.
SELİS:
Aruzun (fe'ilitün, fe'ilatün, fe'ilatün, fe'ilün) kalıbıyla yazılan şiirlere Selis denir. Selis de murabba, muhammes, müseddes biçimiyle yazılır. Kafiye düzeni divan, semai ve kalenderi'de olduğu gibidir.
KALENDERİ:
Aruzun (merulü, mefa'ilü, mefa'ilü, fa'ulün) kalıbıyla murabba, muhammes, müseddes ve gazel biçiminde yazılan şiirlerdir. Kafiye düzeni divan ve semai'ye benzer. Özel bir ezgiyle okunur. Divan edebiyatındaki müstezad biçiminde yazılan şiirlere de Ayaklı kalenderi veya Yedekli kalenderi adı verilmiştir.
SATRANÇ:
Aruzun (müfte'ilün, müfte'ilün, müfte'ilün, müfte'ilün) kalıbıyla ve musammat gazel biçiminde yazılan şiirlere Satranç denir. Mısraların kafiyeli parçaları alt alta dizilirse dörtlüklerden oluşan bir biçim ortaya çıkar.
VEZN-İ AHER:
Aruzun (müsterilitün, müstef'ilitün, müstef'ilitün, müstef'ilitün) kalıbıyla ve murabba biçiminde yazılan şiirlere halk şiirimizde Vezn-i Aher adı verilir. Vezn-i Aher'de her mısra ilk üçü birbiriyle kafiyeli, dört eşit parçaya bölünmüştür. Her parça ardından gelen mısraların başında tekrarlandığı gibi, öteki parçalar da aynı mısrada birbirini izler.
yfanın içeriği