GEL Sensizliklere doldu, karanlık gecelerime inat.
Yıldız olda gel:
Seni ardında saklayan karabulutlarainat
Güneş olda gel
Öylesine yalnızım, öylesine mutsuzum ki!
Seni düşünmeden duramadım zamana inat
Ne olursan ol, yeter ki; GEL benim ol.
AĞLAMA
Ağlamak bilirim yakışmaz gence
Didinmek nafile anı gelince
O tabiat güzel alemde
Elindeyse haline gel de ağlama
Bir sevgi vardır aşktan önce
O his ki anlamı incemi ince
Arkadaşlık dostluk akla gelince
Gurbette haline gel de ağlama
Sevgilim yoldaşım dersin
Uğruna canım feda edersin
En temiz duyguyla onu seversin
Aldatıp gidince gel de ağlama
ÖZLEM
Kırlarda çiçek olsam, acaba koklar mısın?
O nazik ellerimi, O göğsüne takar mısın ?
Bir resmimi görsen albümde
Bu sevgilim diye bakar mısın ?
Gözlerinin içine sevgilim desem
Kalbimin sesini haykırarak söylesem
Boğuk hıçkırıklarla, Sende aşkımı diler misin?
Bende seni seviyorum diye ellerini verir misin
ANI
Bir gelebilsem yanına
Neler vermezdim neler
Düştüm sevdamın yoluna
Bir yol ki çok uzakmış meğer
Aşkın beni bin parçaya böldü
Kaldı sende anılarım
Her şey senin yoluna
Feda olsun bu canım sana
BENİ UGURLAMAYACAK MISIN
Gitmeye hazırlanıyorum
Tüm bavulllarımı topladım
Sevdalarımı dolapta bıraktım...
Ayak izlerimide
Yanımda götürecem
Seni hatırlamayacak hangi karanlık varsa ordan
Yakmaya başlayacam sigaramı
Dumanın da nefes almayacağım soluklar çekeceğim ciğerlerime
Küllerinde gömüleceğim bir zemin
Ve seni öldüreceğim bir kaç
Satır kelime ....
Şimdi gidiyorum
İçimi dökerek birilerine
Gözlerimi bıraktığım uzun bir kavşağa
Ölüm yolculuğuna hazırlanıyorum...
Beni uğurlamıyacakmısın..
BİR AŞK MASALI
Bir kuş uçmuş bu daldan
Çiçekte sesi kalmış
Üç yıl geçmiş aradan
Çiçek birden sararmış
Bir kız almış çiçeği
Koklayıp yaralanmış
Kız koşup dala gelmiş
Dal onu ağırlamış
Beklerken kuşu dalı
Yüreği rüzgârlanmış
Uçup dönmüş o dala
Çiçekler şarkılanmış
O günden beri dallar
Rüzgârla arkadaşmış
SEV Kİ
Umutlarim parampaca, bir senli bir sensiz,
Kaybolmusum bosluklarda, bir nefes bir soluk,
Susma! alip basini giderken uzaklara...
Susma! yüregim yanarken bedenim titrerken...
Susma! gözlerime bakarken ellerimi tutarken...
Susma! is güc hayat derken, para pul zaman derken...
Bu dünya sevmeye deger, sevmekle baslar hersey,
Kin, öfke, aci, keder son bulsun.
Cilginca SEV ki yikilsin kederler dertler üzüntüler,
Gül biraz yesersin hayallerin.
Gözlerin umutla baksin gelecege...
SEV cilginca SEV ki umutlarin yesersin...
SEV, sev ki sevmekle baslar hersey....!
ÖNCE YAĞMUR VARDI!
Önce yağmur vardı;
Seni yağmurların aldığını biliyordum
Ama durmadan seni aradım,adını bağırdım;duymadın...
Beni benden başka kimse duymadı.
Yağmurun altında aksam oluyordu,
Yağmur yağmasa aksam olmayacaktı,
Belki bunların hiçbirisi olmayacaktı.
Şiirden ayrılan bir dize gibi kalktın gittin
Bir dizesi eksik şiir gibi kalktın gittin.
Yağmur ve aksam
Bağırdığımı duymadın ama bağırdığımı biliyordun.
Elini aradım,elin yoktu.
İşte böyle yağmurlu bir akşamdı
Bir yaz günü açılsaydı kapılar
Yağmur yağmasaydı,seni yağmurlar almasaydı
Koşacaktım sana
İhtimal ben kapıyı vurmadan açacaktın,
Elimi bulacaktın,
Yağmur yağmasaydı,seni yağmurlar almasaydı.
Kimbilir ellerin nasıl dururdu?
Seni yağmurların aldığı bir akşamdı;
Sen yoktun...
Sözlerini bulamadığım bir şarkının müziği vardı
Küçük,eski bir yara izi gibi.
AĞLADIM
Dün gece uzun uzun
Seni andım ağladım.
Sonu yok yolumuzun
Ona yandım ağladım.
Kim bilir acımızı
Bu yasak aşkımızı
O eski şarkımızı
Çaldım-çaldım ağladım! ..
Dolaştım sokaklarda
Ağaran şafaklarda
Seni senden uzakta
Sardım sardım ağladım
İmrendim sevenlere
Sarılıp gidenlere
Elele gezenlere
Baktım baktım ağladım
Benimsin bende değil
Ellerim sende değil
Yanmamak elde değil
Yandım yandım ağladım.
Tuza bastım yaramı
Aşkla açtım aramı
Sensiz son sigaramı
Yaktım yaktım ağladım.
HİKAYELERİ
MUSTAFA DEDE
Mustafa dede 5yıl önce karısını kaybeden yalnız yaşayan çok merhametli bir dedeydi. Mustafa dede, ayda bir kere aldığı aylığını boğazından geçmeden kendine yetecek kadar olanını alır gerisini ihtiyacı olan insanlara dağıtırdı.
Mahalleliler ve çocuklar onu çok severdi. Mustafa dedenin bir kızı vardı.8 yıllık evliydi. Kızı babasını ne arar nede sorardı. Bir kere olsun görmeye gelmezdi. Mustafa dedenin bu yönden kalbi çok kırıktı. Ramazan aylarında ihtiyacı olanlara erzaklar, giysiler ve para verirdi. O, insanların duasıyla yaşardı. Hep düşünürdü zengin olanların sadece Ramazan ayında zekat vermesini. Ben gücüm yettiği kadar yardım etmeye çalışıyorum. Neden onlar daha çok yardım etmiyorlar diye? Damadı da zengindi. Kendi kendine hep “Eğer Damadım Ali’yi görürsem bu soruyu soracağım” diye söylenirdi. Ve bir gün bu dileği gerçekleşti. Çarşıda yürürken damadını gördü ve hal hatır sordu. Damadı ise Mustafa Dedeye bir çay ikram etmek istedi. Beraber bir çay bahçesine oturdular. Biraz havadan sudan konuştuktan sonra damadına bu soruyu sordu.”Oğlum Allah’a şükürler olsun durumunuz iyi.Ben artık yaşlandım. Bir ayağım çukurda olduğu halde yardımlarımı hiç kimseden esirgemiyorum. Siz bu genç halinizle neden yardım yapmayı düşünmüyorsunuz” dedi. Damadı Ali Bey hemen Mustafa dedenin lafını keserek: “Sen benim işime karışamazsın. Sana mı soracağım yardım etmeyi. İster yaparım ister yapmam bu seni hiç ilgilendirmez” dedi ve masadan hızlı bir şekilde kalktı.
Mustafa dede ise bu duruma çok üzülüyordu. Sözleriyle damadını kırmak istememişti. Biraz daha masada oturduktan sonra zorla cebinden çay parasını çıkartıp masanın üzerine koydu. Masadan kalkmak istemişti ama olmadı.O temiz kalbi artık durmuştu. Masanın üzerine yığılıvermişti. Mahalleliler bu duruma çok üzülmüşlerdi. Cenazesine bile gelmeyen kızı ve damadı bütün mahalleliler tarafından kınanmıştı. Cenazesi çok kalabalıktı. Hiç tanımayan insanlar bile gelmişti. Mustafa Dede oturduğu yadigar evi bile yardım kuruluşlarına bağışlamıştı.
…Aylar geçti ve bir gün herkes Mustafa Dedenin damadının iflas ettiğini duydu. Ali beyin borçları birbirini kovalıyordu.Yapacak bir şey yoktu. En sonunda evlerine haciz geldi. Evde ne var ne yok aldılar. Mustafa dedenin kızı ağlayarak mezarlığa gitti. Derin çığlıklarla “Ben ne yaptım, senin kıymetini bilemedim, beni affet babacığım!” diye hıçkıra hıçkıra ağlayarak feryat ediyordu. Ama hiçbir faydası yoktu ; çünkü zamanı geriye sarmak mümkün değildi. Son pişmanlığın fayda etmeyeceğini o zaman anlamıştı.
Öznur Şeker
YAŞAMAK
Yaşamak fırsattır yararlanmayı bil
Yaşamak güzelliktir kıymetini bil
Yaşamak mutluluktur tatmayı bil
Yaşamak rüyadır gerçekleştirmeyi bil
Yaşamak meydan okumadır karşı çıkmayı bil
Yaşamak görevdir tamamlamayı bil
Yaşamak oyundur oynamayı bil
Yaşamak servettir korumayı bil
Yaşamak aşktır sevgidir keyfini çıkarmayı bil
Yaşamak bilmecedir çözmeyi bil
Yaşamak verilmiş bir sözdür tutmayı bil
Yaşamak hüzündür aşmayı bil
Yaşamak şarkıdır söylemeyi bil
Yaşamak mücadeledir kabullenmeyi bil
Yaşamak trajedidir göğüslemeyi bil
Yaşamak maceradır göze almayı bil
Yaşamak şanstır göze almayı bil
Yaşamak çok kıymetlidir mahvetmemeyi bil
Yaşamak yaşamaktır uğruna savaşmayı bil