HİKAYELERİ
HERŞEYE RAĞMEN
-Bakın bakın gözlerini açıyor!
Etrafımda bir yığın kalabalık ve hepsi bana bakıyor. Kulağımda yankılanan tek ses 'Yaşıyor mu?'
Sol kolum ağrıyor, geçer. Fakat kalbimde öyle bir ağrı var ki ömür boyu geçmeyecek. Ailemi kaybedeli henüz bir hafta olmuştu. Ağlayamıyordum, bağıramıyordum. Tek yaptığım şey divane aşıklar gibi sokaklarda boş boş gezmekti.Yine böyle bilincimi kaybetmiş bir şekilde yürürken, karşıdan gelen bir araba bana çarpmış. Uyandığımda ilk gördüğüm şey etrafımdaki kalabalık ve kolumun acısı yanında kalbimdeki derin ağrı. Tek düşündüğüm şey;
-Allah'ım beni neden almadın? Onca ısrarlara rağmen hastaneye gitmedim. Yine kendimi sokaklara vurup yürümeye başladım. Gözümün önünde hep aynı manzara:
Annemin kucağında henüz yumuk elleri bile açılmamış kardeşim ve karısıyla çocuğunu korumak için onları bir zırh gibi sarmış olan babamın kanlı vücudu...
Evet, ben kurtuldum. Canım kardeşimin emziği kurtarmıştı beni. Tam yoldan geçerken kardeşimin emziği düşmüştü. Hemen geri döndüm. Emziği elime aldım. Birden o acı çığlıkları duydum ve o manzara.Yaşadığım her şey bütün hayatım gözümün önünden geçmişti. Evet her şey bitti. Artık yalnızdım. Şu koskoca dünyada bir başımaydım. Şimdi ne yapacaktım? Hayat benim için durmuştu. Ama daha bitmemişti, yılmayacaktım. Annem ve babam her zaman benimle gurur duymuşlardı. Her zaman benim ölen amcam gibi bir edebiyat öğretmeni olmamı isterlerdi. Evet olacaktım. Ailemin bu son isteğini yerine getirecektim. İstiyordum ve yapacaktım. Ama nasıl? Hiç kimsem kalmadı. Bir tane bile akrabam yok. Daha çok gencim. Ne yaptığımı bilmez bir vaziyette yolun kenarındaki bir taşın üzerine oturdum. Geçirdiğim kazadan beri bir ay geçti. Kolumun ağrısı hala geçmedi. Aksine daha fazla arttı. Ama kalbimin acısından kolumu unutmuştum. Ve şimdi bana kalan tek hatırada elimden gidiyordu.
-'Evimiz'
Kirada oturuyorduk. Ev sahibi hiçbir şeyi düşünmeden evimizi başkasına sattı. Elimde kalan tek
şey ailemle beraber çekildiğim siyah beyaz bir fotoğraf. Evet şimdi de sokakta kalmıştım. Hiçbir
şeyi düşünmüyordum. Sadece ailemin son isteğini nasıl yerine getirteceğimi düşünüyordum. Yoldan geçen yaşlı bir amca elini omzuma koydu.
-Sen de mi bendensin evlat, dedi.
Bana hayatını anlattı. O daha hayata başlamadan yalnız kalmıştı. Ailesi onu cami avlusuna bıra-
kıp gitmişti. Gidecek yerimin olmadığını anlattım.Israrla beni tek gözlü evine götürmek istedi. Beni
kaldırmak için kolumdan tuttuğunda çok acı bir çığlık attım. Yaşlı amca kolumu açtı ve hayretler
içinde kaldı. Ben de inanamadım. Simsiyah olmuştu. Yaşlı amca beni hemen hastaneye götürdü. Ama artık çok geçti. Kolumu keseceklerdi. Yine bomboş bir hayata gözlerimi açmıştım. Ama
bu sefer bir şeyler eksikti. Kolum yoktu. Hastaneden yaşlı amcayla çıktık. Ağlıyordum. Evet ilk
defa ağlıyordum. Bu durumda öğretmenlik yapamazdım. Ailemin son isteğini bile yerine getireme-
mek içimi öyle bir yakıyordu ki. Bunun yanında engellileri de anlıyorum.Çünkü artık bende bir engel
liydim. Engellilere karşı büyük bir ilgi, sevgi ve şefkat duymaya başladım. Madem edebiyat öğretmeni olamayacaktım o zaman bende benim gibilere yardım ederdim.
Kolum yüzünden kimse bana iş vermiyordu. Yaşlı amcayla kader arkadaşı olduğumuz için bana
o bakıyordu. Aldığı azıcık yömyesiyle her şeye rağmen beni okutuyordu. Ben bu kadar acı çeker-
ken aradan o kadar zaman geçti ki. Şu an üniversitedeyim. Bitirmeme bir yıl kaldı. Evet özel eğitim
öğretmeni olacaktım. Her şeye rağmen ailem benimle gurur duyacaktım.
...
İşte üniversite bitti. Özel eğitim öğretmeniyim. Benim gibilere yardım ediyorum. Maaşımda iyi.
Yaşlı amcaya iki odalı bir ev tuttum. Beraber kalıyoruz. Şimdi sıra bendeydi. Ona olan borcumu
ödeme zamanı. İçim rahattı. Huzurluydum ve mutluydum. 'Herşeye Rağmen' ailemin isteğini yeri-
ne getirdim.
Buket TOPAL